Geleceğin Anahtarı :Enerji


Güngör Öztürk

4 years ago


Kısaca iş yapabilme yeteneği olarak tanımlanan ve birçok alt başlığı bulunan enerjinin insanlık için önemi günden güne artıyor. Artan insan nüfusu ve gelişen teknolojiye paralel olarak artış gösteren enerji tüketimi ihtiyacı bizleri enerji üretim ve kullanım yöntemlerimiz konusunda düşündürüyor.

Dünyanın enerji ihtiyacının büyük bir kısmı hala kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil kaynaklı yakıtlardan sağlanıyor (2016 verilerine göre kullanılan toplam enerjinin %85,5’i) ancak bu kaynakların sonluluğu ve doğa üzerindeki olumsuz etkileri bizleri geleceğe yönelik yeni planlar yapmaya itiyor. Bu yeni planlar verimlilik, tehlike durumu, doğaya etkisi gibi yönleriyle bazı kesimler arasında zaman zaman tartışmalara yol açabiliyor ancak enerji üretimi konusu konuşulmadan önce çok iyi kavramamız gereken şey bu konunun coğrafya ile ilişkili olduğudur. Örneğin güneşlenme süresinin az olduğu yağışlı ve dolayısıyla bulutlu bir bölgede güneş enerjisi üzerine yatırım yapmak veya arazi koşulları itibariyle rüzgarsız bir iklimde rüzgar enerjisinden verim almayı beklemek mantıksız olacaktır. Elbette burdaki tek etken coğrafi özellikler değildir. Ülkelerin enerji üretimi konusunda planlarını yaparken göz önünde bulundurmaları gerken bir diğer etken de o alandaki tecrübeleridir. Mesela yeterli alt yapıya ve tecrübeli teknik personele sahip olmadan nükleer enerji üzerine çalışmalar yapmak çok tehlikeli olabilir. Böyle bir tesiste gerçekleşmesi muhtemel bir kaza büyük felakete yol açabilir. Bu nedenle ülkelerin coğrafi özelliklerine göre artan enerji tüketimi ihtiyacı sorununa farklı çözümler üretmeleri gerekebilir. Gelin biraz da durumu Türkiye açısından ele alalım.

Dünyada gittikçe popülerleşen ve fosil kaynaklı yakıtların aksine doğaya zarar vermeyen yenilenebilir enerjinin kullanımı Türkiye’de de gittikçe yaygınlaşıyor. Öyle ki Türkiye’nin yenilenebilir enerji toplam kurulu gücü 2017 yıl sonu itibariyle 39,11 GW miktarında belirtilmiş olup elektrik üretiminin toplamına bakıldığında yaklaşık olarak %32’si yenilenebilir enerji kaynakları ile sağlanırken hidrolik enerji belirtilen kurulu gücün büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Ülkemizde de hidrolik enerji kurulu kapasitesi diğer kaynaklara göre oldukça fazla olmak ile birlikte çevreye etkisi konusunda fikir ayrılıkları yaşanıyor.

Dünya üzerinde yatırımları gittikçe artan bir diğer yenilenebilir enerji kaynağı da güneş. Türkiye güneşlenme bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Türkiye’nin güneşlenme süreleri yıl boyunca farklılıklar göstermekle birlikte yıl boyunca yaklaşık 2.738 saat güneşlenme süresi mevcut. Ancak Almanya gibi çok daha az güneşlenme saatine sahip (ortalama 1600 saat) bazı ülkeler güneş enerjisinden bizden çok daha fazla faydalanıyor. Bu da bizlere geleceğe yönelik enerji üretim planları yaparken sahip olduğumuz potansiyelden yeterince, doğru bir biçimde faydalanıyor muyuz sorusunu sorduruyor.

Özetle insanlığın geleceği ve ülkelerin dünya üzerindeki statülerini belirlemede her zaman önemli bir rol oynayan enerji sektöründe bizler de sahip olduğumuz şartlar itibariyle bizim için en uygun yöntemleri benimseyerek bu alanda çalışmalarımızı, yatırımlarımızı arttırmalı ve geleceğimizi güvence altına almalıyız. Enerji çok geniş ve mutlaka araştırılması gereken bir konu, ben de ilerleyen yazılarımda tekrar yer vermeye çalışacağım. Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

Mühendis ve Makina


Diğer Yazıları Görüntüle