Baş Ağrısı


Melih Can Ekşioğlu

3 years ago


Başağrıları toplumda en yaygın yakınmalardan biridir. Ömür boyu en az bir kez başağrısı yaşayan kişi oranı erkeklerde %93, kadınlarda %99 olmak üzere genel popülasyonda %90’ın üzerindedir. Çok sık tanımlanan bu yakınmaya yol açan nedenler, temel olarak iki ana başlık altında irdelenir. Bunlar; primer/birincil başağrıları ve sekonder/ikincil başağrılarıdır. Böyle bir ayrımın, başağrılarının özelliklerini belirlemenin ötesinde klinik pratik açısından çok büyük yararı vardır. Çünkü hastanın yakınmaları “primer başağrıları”ndan biri olarak düşünülürse başağrısının bizzat kendisinin bir hastalık olduğu ve yaşamı tehdit etmediği, tanı için genellikle ileri incelemelerin gerekmediği ve çoğunlukla tedavi ve önerilerle kontrol altına alınabilen bir başağrısı olduğu anlaşılır. Oysa “sekonder başağrıları”ndan biri olarak düşünülürse başağrısının bir semptom olduğu, altta yatan bir başka hastalığın söz konusu olduğu, yaşamı tehdit edebileceği, bu nedenle ivedi davranılması gerektiği ve ileri incelemelerle bir an önce tanı konularak tedaviye geçilmesi gerektiği anlaşılır. Sekonder başağrıları değişik etiyolojilere bağlı ortaya çıktığı ve etiyolojik tanıları klinik özelliklerine ve farklı yardımcı inceleme yöntemlerinin sonuçlarına göre yapılabildiği, ayrıca yalnızca nörolojinin değil farklı tıp dallarının konusu olduğu o konudaki gelişmeler bu yazının sınırlarını aşmaktadır. Bu yazıda primer başağrıları ve özellikle prototipleri konusundaki değişmeler ve gelişmelerden söz edilecektir. Primer başağrıları tüm başağrısı yakınmalarının yaklaşık %95’inden sorumludur.

Başağrısı tipleri Uluslararası Başağrısı Derneği Klasifikasyon Komitesi’nin önerileri doğrultusunda 1988’den bu yana kabul gören ve 2 kez (2004 ve 2013) revizyondan geçen ölçütlerle değerlendirilmektedir. Epidemiyolojik çalışmalar en sık rastlanan primer başağrısının gerilim tipi başağrısı olduğunu belirtiyorsa da Türk Başağrısı Çalışma Grubu’nun araştırmasında olduğu gibi bazı çalışmalarda da belirtildiği üzere bunların çoğu migren başağrısı ile kombinedir. Saf olarak en sık rastlanan primer başağrısı migrendir. Bu duruma kronik gerilimi tipi baş ağrısı bulunan insanların hastaneye çok başvurmaması da etkilidir. Başağrılarının sınıflandırılması Uluslararası Başağrısı Topluluğu’nun ICHD-3 sınıflandırması ana başlıkları ile şu şekildedir: A. Primer başağrıları

Migren Gerilim tipi başağrısı Trigeminal otonomik başağrıları Diğer primer başağrısı sendromları B. Sekonder başağrıları Baş ve/veya boyun travmasına bağlı başağrısı Kraniyal veya servikal damarsal bozukluklara bağlı başağrısı Damarsal olmayan intrakraniyal bozukluklara bağlı başağrıları Madde kullanımı veya kesilmesine bağlı başağrısı Enfeksiyona bağlı başağrısı Homeostaz bozukluğuna bağlı başağrısı Kraniyum, boyun, gözler, kulaklar, burun, sinüsler, ağız ya da diğer yüz veya kraniyal yapıların bozukluklarına bağlı başağrısı ya da yüz ağrısı Psikiyatrik bozukluklara bağlı başağrısı C. Ağrılı kraniyal nöropatiler, diğer yüz ağrıları ve diğer başağrıları Ağrılı kraniyal nöropatiler ve diğer yüz ağrıları Diğer başağrısı bozuklukları (sınıflandırılamayan) Primer başağrıları santral sinir sistemi ve diğer sistemik hastalıklarla ilişkili olmayan başağrılarıdır. Sekonder başağrıları ise sistemik veya santral sinir sistemi patolojilerine sekonder olarak ortaya çıkan başağrılarını tanımlar. Hızlı tanı çoğu zaman yaşamsal önem taşır. Yakın zamansal ilişkili bir nedenin tedavisi veya kendiliğinden düzelmesi ile başağrısının ortadan kalkması gerekir. İlerleyici patolojilerde başağrısı tedaviye dirençlidir. MİGREN Ataklarla seyreden migren başağrılarında atak süresi 4-72 saattir. Migren için hemikraniya tipik olsa da ağrı bilateral de olabilir. Ağrılar genellikle zonklayıcı özellikte olup hastalar tarafından orta veya şiddetli olarak tanımlanır. Atak sırasında fiziksel aktivite başağrısını artırır. Başağrısına bulantı, kusma ve fotofonofobi eşlik eder. GERİLİM TİPİ BAŞAĞRISI En sık görülen primer başağrılarıdır. Epizodik (seyrek epizodik, sık epizodik) ve kronik subtipleri vardır. Ağrı genellikle yaygın iki taraflı oksipital veya frontal bölgede belirli, bazen çember gibi başı sarar özelliktedir. Künt, sıkıştırıcı tarzdadır, hafif veya orta şiddette olabilir. Fiziksel ve günlük aktiviteyi engellemez. Bulantı ve kusma gibi ağrıya eşlik eden bulgular genellikle yoktur. Fotofobi veya fonofobi gibi semptomlardan biri eşlik edebilir. Bugün sizlere baş ağrısı hakkında giriş niteliğinde bir yazı yazdım. Bu serinin devamında baş ağrısının alt tiplerini derinlemesine inceleyeceğiz. Son olarak sizlere Covid-19 hastalarında gözlemlenen baş ağrısı hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. COVID-19’un beyin parankimine penetrasyonu henüz otopsi bulgularında araştırılmamıştır. Baş ağrısı, Uluslararası Baş Ağrısı Bozuklukları Sınıflandırması-III’e göre ateş, boyun sertliği, ışığa duyarlılık ve mide bulantısı ve / veya kusmayla ilişkilendirildiğinde viral menenjit veya ensefalite atfedilen baş ağrısından şüphelenilmelidir. Viral menenjit veya ensefalite atfedilen çoğu baş ağrısı vakasından enterovirüsler sorumlu olsa da diğer virüslerin uzun bir listesi de sorumlu olabilir. Pekin’de 262 doğrulanmış COVID-19 vakasından oluşan bir seride, hastalığın başlangıcındaki en yaygın semptomlar ateş, öksürük, yorgunluk ve nefes darlığı olarak gösterildi ve ardından% 6,5’lik bir oranla baş ağrısı izledi. Benzer şekilde Wuhan grubu da hastalığın başlangıcındaki semptomlar arasında daha az yaygın bir semptom olarak % 8’lik bir baş ağrısı oranı bildirdi. Yapılan diğer çalışmalarda da Covid-19 hastalarında ortalama yüzde 10-15 civarında baş ağrısı gözlemlenmiştir. Bu baş ağrısı gerçekten virüsün sebep olduğu bir baş ağrısı mı yoksa stres gibi etmenlerden dolayı kaynaklanan bir baş ağrısı mı tam olarak bilinemiyor. Baş ağrısı günümüz toplumunda ciddi bir sağlık sorunu haline geliyor. Sabah baş ağrısı ile uyanmak, akşamları işten veya okuldan dönünce yeniden baş ağrısı yaşamak çok yaygın bir şekilde gözlemleniyor. Çalışmalardan da görüldüğü üzere en çok görülen baş ağrısı tipi kronik gerilim tipi baş ağrısı. Bu durumun en büyük sebebi de stresin hayatımız da büyük bir yer tutması bugünlerde stresten uzak durmak her ne kadar zor olsa da kendinizi huzurlu hissedebildiğiniz bir hayat sizleri bu gibi hastalıklardan koruyacaktır.


Diğer Yazıları Görüntüle